Skyactiv teknolojisi, Mazda ile özdeşleşmiştir. Yakıtın verimliliğini ve motorun performansını artıran bu teknoloji tam bir uyum içerisinde çalışır. Bu teknolojiyi tarif edebilmek için bir orkestrayı işaret etmek yeterli olacaktır. Orkestrada ne kadar iyi bir uyum olursa ortaya çıkan müzikte o kadar başarılı olacaktır.

Skyactiv teknolojisi de benzetmiş olduğumuz bu orkestra gibi farklı gruplamalardan oluşur. Bu guruplar şasi, gövde, motor ve şanzımandır.

Mazda firması, skyactiv teknolojisini geliştirirken sürücünün konforu, güvenliği çevrenin korunmasını ön planda tutmuştur.

Uyum İçinde Çalışan Parçalar

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gurubun tamamı aynı anda uyum içerisinde çalışır ve bunun için tasarlanmıştır. Örneğin Skyactiv gövde ve şasi, standart çelikten daha hafif olmasına karşın çok daha güçlüdür. Bu özellik ise araca daha yüksek bir çekiş performansı sağlar. Çelikteki bu yapı gurultu, titreşim ve sertlik düzeyini azaltmaya yardımcı olur. Aracın süspansiyon sistemi ise düşük hızda çeviklik, yüksek hızda kararlılık için hareket eder.

Skyactiv teknolojisi Mazda’nın en son Mazda 3 ve CX–30 modellerinde başarılı bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. Skyactiv teknolojisi ile üretilmiş olan motorların termal verimliliği artırılmış, yüksek sıkıştırma oranı sağlanmıştır. Yani daha yüksek bir hızda hem performans hem de yakıt ekonomisi sağlanabilir.

Skyactiv şanzımanlarda kullanılırken iki farklı seçenek şeklinde ele almıştır. Bunlardan birincisi manuel ikincisi ise otomatik şanzımandır. Skyactiv-Drive şanzıman sayesinde aracın kayması en aza indirilmiş ve daha duyarlı bir his geliştirilmiştir.

Skyactiv-Drive bir çift debriyajlı şanzıman kadar hızlı değildir ancak düzenli bir otomatik için oldukça iyidir.  

Skyactiv teknolojisi ile üretilmiş bir aracı kullanan sürücü gaza bastığında aracın ne kadar duyarlı, hassas ve çevik olduğunu rahatlıkla hissedebilir. Bu model ilk olarak 2011 yılında tanıtıldı ve vitrine çıkarılan ilk model CX–5 SUV oldu.

Peki, Skyactiv, Mazda’yı mükemmel yapıyor mu? Derseniz bu sorunun yanıtı olarak kesinlikle hayır diyebiliriz. Teknoloji her ne kadar gelişmiş olsa da motorun daha güçlü hatta turbo olması elde edilecek olan performansı daha yükseltebilirdi.

Otomobiller hakkında merak ettiğiniz tüm bilgilere https://www.surucukurslari.com adresinden ulaşabilirsiniz.